Inequality Awareness Network

Paylaş!

Değişim için ilk adım
inanmakla başlar!

Hikayeler

Ben kariyerime kısmen zorunlu, kısmen de kendi isteğimle ara verdim. Beni geliştirmeyeceğine inandığım ve isteklerinin de bu olduğunu anladığım bir noktada o işe daha fazla devam etmek istemedim. Sonrasında anne olmak istedim ve her şey yolunda giderken çalışmak…Bu süreçte uygun pozisyonlarla karşılaştıkça mülakat yapmaya devam ettim. Çünkü ben sadece hamileydim. Hasta değil, yetersiz değil, çalışmama engel olacak bir durum içinde değil, sadece hamile. Peki ne oldu? O çok çok büyük şirketlerin “biz şöyle kurumsalız, böyle kurumsalız” diyen insan kaynakları ya da yöneticileri bunu duyunca bir “hımmm” oldu. Hani “he for she”, hani 8 mart gelince verilen o mesajlar? Hepsi pufff… Böylece hamileyken devam ettiğim başvuru ve mülakat süreçleri rafa kalktı ve doğumdan sonra bebeğimi bir süre kendim büyütmek istedim. Yeniden başvuru sürecine girdim. Bu sefer de karşıma çıkan verdiğim iki senelik ara.

Sırf bir kadın hamile diye, anne oldu diye, kariyerine farklı yön vermek istedi diye ya da sadece ara verip dinlenmek istedi diye neden verdiği bu aralara şüpheyle yaklaşılıyor? Ben bu araları neden değişen suratlar, şüpheli bakışlar altında suçluymuşum gibi izah etmeye çalışıyorum? Sırf olmak istemediğim yerden gitme cesaretini gösterdiğim için mi? Neden sadece karşılıklı bakış açımızı, istediğimiz çalışma şeklini, beklentilerimizi, yetkinliklerimi, aldığım eğitimleri, okul dışında kendimi nasıl geliştirdiğimi, deneyimlerimi konuşmuyoruz? Bir insanın potansiyeli, bir şeyleri öğrenebilme kabiliyeti, gelişim isteği böyle anlaşılmaz mı? Ben anlaşılabilir diyen taraftayım ve hala buna inanmak istiyorum. Hala değer yaratabilecek gerçek çalışanların peşinde olan ve onların haklarını koruyan insan kaynaklarının var olduğuna inanmak istiyorum.

Kariyerimde başladığım noktayı değiştirmek, farklı bir yön vermek istemek, ait olmadığımı hissettiğim yerde durmamak…Hepsi benim cesaretimdi. Hiçbirinden pişmanlık duymuyorum. Bu zamana kadar hep inandığım şekilde hareket ettim. İnandığım değerlerden vazgeçmemek bazen tökezlemek demekti, öğrendim. Şimdi yeniden başlamak için buradayım. Bir gün şunu söylemiştim. Hem kendime hem benim gibi hissedenlere hatırlatmak istiyorum: gerçekten verilmiş bir emek bir gün mutlaka hak ettiği karşılığı bulacaktır. Belki bugün, belki de yarın…

Doğu kültürünün hücrelerimize kadar sinmesi nedeniyle belki , ne kadar kültürlü bir ailede yetişmiş olursanız olun erkek çocuk doğduğunda daha mutlu olma, erkek çocuğun eğitimine, işine daha fazla yatırım yapma ama o aile geçindirecek , kızına kocası baksın anlayışı hücrelerimize kadar sinmiş. Erkek çocuğa kız arkadaşlarının yanında rezil olmasın diye daha fazla harçlık vermekten tutun da miras da daha değerli yerleri erkek çocuğa bırakmak hatta kimi zaman damat faydalanmasın diye hiç bir şey bırakmayıp hepsini erkek çocuklar arasında bölüştürmek. Daha gidecek çok yolumuz var ama benim bireysel katkım en azından oğlumu böyle yetiştirmemek olacak. En büyük rol yine annelere düşüyor, babaların desteği ise paha biçilemez.

Bazen minnet duygusu ile bu desteği almasaydım yapamazdım duygusu birbirine karışıyor. Ben de bunu yaşadım. Güçlü kadınlar yardım istemez kendileri başarır düşüncesi, belki de yöneticimin erkek ve benim kadın olmamdan ötürü gelen yardımı haksız bir imtiyaz olarak gösterdi bana. Çok sonraları anladım aslında herkesin kariyer basamaklarında yükselmesi için aslında onu destekleyen bir yönetici, sponsora ihtiyacı var. Bu bir ayrıcalık değil, bu potansiyeli olan bir çalışanı ileri taşımanın yoluymuş.